30 Aralık 2008 Salı

Kilolar takıntınız olmasın

Kaç hayat yaşarız? Kaç kere ölürüz? Ölüm anında hepimiz 21 gram kaybederiz. 21 grama ne kadar sığar? Ne kadarı kaybolur? Ne zaman kaybederiz 21 gramı? 21 gram... Beş madeni paranın, bir kuşun, bir parça çikolatanın ağırlığı. 21 gram ne kadar eder?
Bu sözler “21 Gram” filminin son sahnesinde Sean Penn tarafından söyleniyor. Filmi 2003’te yılında vizyonda iken seyredememiştim ve önceki akşam fırsatını bulup izledim. Bilim adamlarına göre ruhun ağırlığı 21 grammış. Yapılan deneyde yeni ölen bir insan tartılmış ve önceki ağırlığından 21 gram eksildiği görülmüş. Tabi bu konuda farklı görüşler de var.
Bazı hekimler bu görüşü, “Kan akciğerden geçerken soğumadığı için vücut ısısındaki ani yükseliş hesaba katılmamış. Bu, ter ve sıvının buharlaşması ile de olabilir” diyerek topa tutmuş. Din bilginleri psikiyatristler ve yoğun bakım uzmanları ise ruhun ağırlığının söz konusu olmadığını bunun sadece halk arasında ‘son nefes’ olarak bilinen akciğerlerde depolanan havanın boşalmasından ibaret olduğunu söylüyor. Çünkü boşalan havanın hacmi yaklaşık 210 cc. Yaklaşık 21 gram...

Kilo kaygısı erken yaşta başlıyor
Filmi izledikten sonra bu konuda ve hayatla ilgili pek çok farklı noktada yorum yapmak mümkün. Ruhumuzun ağırlığı veya son nefesimizin miktarı ne olursa olsun bize sunulan bedene ölene kadar iyi bakmak durumundayız, ancak iyi bakmak eşittir zayıf olmak değildir.
Hayatının merkezine zayıf ve ince olmak amacını yerleştiren bireyler hem kendilerini hem çevrelerini mutsuz ediyorlar. Beden sağlığı ve ruh sağlığını aynı anda düzeltemeyebiliyorlar. Maalesef fazla kilolu olma baskısı daha çocuk yaşlarda anne-baba baskısı ile başlayıp çevresel etkenler ile ömür boyu sürebiliyor. Ruhumuzun vücut bulduğu bedenimiz en değerli hazinemiz olmalı ancak dengeyi her zaman korumak şartıyla.
Doğru vücut ağırlığı her zaman önemli ama 2 -3 kilo fazlanız olduğu için sakın neredeyse endüstri haline gelen zayıflama tuzaklarına düşmeyin.
Mezura Kliniği’nden Uzman Psikolog Tracy Kazmirci’nin bu konuda önemli tespitleri var.
Kazmirci’ye göre fazla kilolu iseniz birden medyadaki bütün kilo vermeye dair reklamlar size yönelikmiş gibi gelmeye başlar. Fazla kilolu veya şişman olmanız konusundaki farkındalığınız bu reklamları her şeyden fazla görmenize neden olur.
Toplum şişman olmanın normal olmadığını ve bunun hiç istenmeyen bir durum olduğunu net bir şekilde ifade etmiştir. Küçük çocuklar bile daha okul günlerinin başından itibaren arkadaşlarının alaylarına maruz kalırlar.
Zenciler, eşcinseller, farklı dinlere mensup kişiler ve başka azınlıklar zaman zaman toplumda ayırımcılıkla karşılaşırlar. Şişman insanların karşılaştığı ayırımcılık daha bile fazladır belki, ama çok daha belirgin olmayan bir şekilde yapılır. Diğerlerine göre daha çekici ve zayıf olan kişilerin, daha şişman olan birisi işe daha uygun olsa da tercih edildikleri ispatlanmış bir gerçektir. Sosyal durumlarda insanlar kilolu kişilerden kaçınırlar.
Peki ama bu sosyal baskının sonucu ne oluyor? Böyle baskı altında olmak kilolu insanlara yardımcı mı oluyor? Elbette ki hayır...

Toplum baskısı şişmanlatıyor
Kilo almanın özellikle obezitenin temelinde genetik kalıtımın yanı sıra duygusal yemenin olduğu düşünülürse bu baskı, kilo sorunu olan kişilere iyi etki yapmıyor. Kabul görmediklerinin farkında olarak hissettikleri olumsuz duygular onları daha çok yemeğe yönlendirebiliyor.
Yedikçe daha çok kilo alıyor, suçluluk ve pişmanlık duygularına kapılıyor, toplumun baskısını daha çok hissediyorlar. Ve bu kırılması gittikçe zorlaşan bir kısır döngü halini alıyor.
Başka bir seçenek ise bu baskı sonucu kilo sorunlarının sağlıksız diyetlerle giderilmeye çalışması. Bu sağlıksız diyetler “başarılı” olursa kişi sağlığını yitiriyor. Bir de bu diyetler sonucu hem sağlığın bozulması hem de kiloların fazlasıyla geri alınması durumu var ki bu en kötüsü.


Kilo sorunu olan kişiler kilolarından önce özgüvenleri üstüne çalışmalı
Dış görünümleri yüzünden onları yargılayan kişilerin buna hakları olmadığının farkına varmalılar. Kimse kimseyi sadece bu konuda değil hiçbir konuda yargılama hakkına sahip değil. Özellikle “güzellik” öylesine göreceli ve zamana endeksli bir kavram ki!
Unutmayın ki sizin farkına bile varmadığınız bir bakışınız, surat ifadeniz, imalı bir lafınız veya “iyi niyet” ile söylenmiş bir sözünüz karşınızdaki insanda çok derin bir etki bırakıyor olabilir. Obezite gittikçe yaygınlaşmakta olan bir sağlık sorunu ve bu konuda tüm topluma görev düşüyor. Bu sağlık sorununa
bir de psikolojik boyut eklenmesin.

29 Aralık 2008 Pazartesi

SUNA DUMANKAYA GENÇLİK İKSİRİ TARİFİ


Şimdiye kadar bir çok uzman çıkıp gençlik iksiri tarifi verdi. Dikkat ederseniz hepsinin de ortak kullandıkları bitki maydanoz. Bu da maydanozun genç kalmak isteyenler için ne kadar faydalı bir bitki olduğunu ortaya koyuyor .

İşte bu da Suna Dumankaya'nın gençlik iksiri tarifi;

1 Demet maydanoz

1 Baş sarımsak

5-6 Adet limon

Hazırlanışı:

Bir demet maydanozu iyice yıkadıktan sonra el ile parçalayarak, ağzını kapatabileceğiniz cam bir kaba koyun.

Bir baş sarımsağı soyup tanelerini bütün olarak maydanozun içine koyun, limonları sıkarak suyunu maydanoz ve sarımsakların üstüne gelecek şekilde dökün.

Kapağını kapattıktan sonra 1 gün bekletin. Ertesi gün suyunu süzerek kullanıma hazır hale getirin. Günde 1 çorba kaşığı tüketilebilir. Arzu ederseniz balla da tatlandırabilirsiniz.

Bu iksir aynı zamanda vücuttaki yağların atılmasında da yardımcı oluyor.

Dilara Koçaktan metabolizma hızlandıran çorba tarifi


Diyetisyen Dilara Koçak’tan Diyete başladıktan sonra dayanamayıp diyeti bozan ancak pişman olanlar için metabolizma hızlandırıcı çorba tarifi (vicdan çorbası ) :

2 adet kabak

2 adet soğan

2 adet domates

2 yemek kaşığı (YK) bulgur

1 tatlı kaşığı zeytinyağı

2-3 diş sarımsak

Az tuz

Limon

1 demet nane

1 demet maydanoz

1 demet dereotu

Pul biber, kimyon, karabiber

Blenderdan geçirilen bütün malzemeler 2 bardak su ile pişirilerek hazırlanır. Afiyet olsun!


28 Aralık 2008 Pazar

En değerli kilo verme kuralları!

Kilo sorunu olanlar için en etkili kilo verme yöntemleri..

Beslenme konusunda rakip tanımayan Kellie Collins ‘Sağlıklı Yaşam İçin 501 Öneri” adlı kitabında diyet kelimesini ürkütücü bulduğunu açıkladı.

Pırasa ve maydanoz tüketin

Collins’in daha keyifli formülleri var.Beslenme uzmanı Kellie Collins kilo verme ve daha enerjik bir hayat tarzına sahip olunması için yapılması gerekenleri "Sağlıklı Yaşam İçin 501 Öneri" isimli kitabında bir araya getirdi. Kitabında beslenme, diyet, egzersiz, lezzetli yemek tariflerine yer veren Collins, diyet kelimesini ürkütücü bulunduğunu belirtti.

Collins, kitabının önsözünde "Diyet, kişinin ne yediği ve ne içtiğidir. Kastedilen kilo vermek veya yeni elbiseye sığma adına yapılan bir şey değildir" diyerek kilo verme hedefine ulaşmanın en güvenilir ve etkili yolunun sağlıklı yemek ve spor yapmak" olduğunu açıkladı. Collins, fasulyeye övgü yağdırdı ve “Fırında pişirilmiş fasulye ucuz ve pişirilmesi kolay bir yiyecek olmanın yanı sıra lift kaynağıdır. Kuru fasulye, sebze ve protein ihtiyacınızı karşılar, kilo da aldırmaz, yiyebildiğiniz kadar fasulye yiyin” dedi. İşte Collins'in gıdalar ve içecekler konusundaki tavsiyeleri:


Ekmekleri çeşitlendirin

Ekmek seçimlerinizi çeşitlendirin. Dilimli somun ekmeğin yanı sıra, değşiklik için çavdar ekmeğini zeytinli, cevizli ekmeği, zeytinyağlı beyaz ekmeği de tüketin. Bir çok ekmek çeşidi vardır. Bunlar arasında tam tahılardan ve kepekli undan yapılanlar, beyaz undan yapılanlara kıyasla daha iyi bir seçenektir.

Mangal keyfiniz başladıysa

Mangal yaparken, yiyeceklerinizi pişirmeden önce kömürlerin beyaza dönüşmüş olmasına dikkat edin. Etin tamamen piştiğine emin olun. Çiğ ve pişmiş etleri ayrı yerlerde muhafaza edin ve her biri için farklı kap ve aletler kullanın. Şişe geçirilmiş biber, soğan, mantar ve hellim peynirini mangalda kızartma, vejeteryanlar için iyi bir seçim olabilir.




Kahvaltıda yulaf ezmesi

Sütle birlikte kahvaltılık gevrekler en iyi ve ideal gıdalardandır. Ayrıca bir öğün ekmeğin yerini de tutarlar. Günün herhangi bir saatinde ama özellikle kahvaltıda tüketilen lif zengini gevrekler sizi tok tutacak, enerjinize enerji katacaktır. Birçok kahvaltı besin değeri, vitamin ve minarellerle takviye edilerek artırılmıştır. Şekerli gevreklerden uzak durun. Kahvaltıda yulaf ezmesi yiyin. Lezzet katması ve daha sağlıklı olması için içine kurutulmuş meyve, bal, fındık ve çekirdek ekleyin. Daha fazla krema tadı vermesi için içeceklerinize yulaf ekleyin. Yulafı geceden süte yatırın, ertesi sabah meyve ve yoğurtla birlikte tüketin.

Maydanozu baş tacı yapın

Çorbalarda salatalarda, etli ve sebzeli yemeklerde taze maydonuz kullanın. Yatıştırıcı ve nefes tazeleyici özelliklerinden yararlanmak için suyunu için. Maydonuz aynı zamanda böbreği ve tiroit fonksiyonelliğini kuvvetlendirir. Sindirime yardımcı olur. Yani maydanoza yemek tabaklarınızı süsleyen bir bitki olarak değil, başlı başına bir besin kaynağı gözüyle bakın.

Pırasayı baş tacı edin

Çocuklarınıza farklı türlerde sebze yedirmekte zorlanıyorsanız güzelce doğranmış veya rendelenmiş havuç ve kabak gibi sebzeleri güvence, makarna sosuna, köfteye veya musakkaya ekleyin. Çocuklarınız sebze yediklerinin farkında bile olmayacaklardır. Ayrıca yabani havuç ve karnabaharı ezip az yağlı rendelenmiş çedar peyniriyle birlikte patatese ekleyebilirsiniz.



İlle de kızartma diyorsanız...

Mümkün olduğunca ızgarayı tercih edin ve ağır kızartmalardan kaçının. Yemeğiniz, mutlaka kızartmak zorundaysanız, zeytinyağı kullanın. Zeytinyağı yüksek ısıya tereyağına kıyasla daha dayanıklıdır. Tereyağı sağlığa zararlı doymuş yağ içerdiğinden ve yüksek ısı derecelerinde besin değerlerini kaybettiğinden yemeklerinizin tadını etkileyebilir.

İnsan gıdası konusunda Şeref belgeli

Kellie Collins, Coleraine Ulster Üniversitesi’nde insan gıdası üzerine eğitim yaptı. 2001 yılında endüstriyel çalışmalar diplomasıyla ‘İnsan Gıdası’ konusunda şeref belgesi aldı. Kellie Collins daha sonra İrlanda’da Royal College of Surgeons’ta Klinik Farmakoloji mastırı yaptı. Özel hastalarını tedavi ettiği gibi, İrlanda futbol takımlarına ve profesyonel boksörlere gıda konusunda danışmanlık yaptı.

27 Aralık 2008 Cumartesi

Şişmanlık ve Selülit

Dünya Sağlık Örgütü'nün sağlık raporunda şişmanlık, "vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan ve mutlaka tedavi edilmesi gereken bir sağlık sorunu" olarak tanımlanmaktadır. Aşırı besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite, kalıtım, hormonal nedenler, psikolojik sorunlar, sigarayı bırakma, alkol kullanımı gibi faktörlere bağlı olarak gelişen şişmanlık tek başına olduğu gibi komplikasyonları ile de yaşam süresini kısaltan ve yaşam kalitesini düşüren ciddi bir hastalıktır. Komplikasyonları arasında ilk akla gelenler: Kalp - damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum rahatsızlıkları, karaciğer yağlanması, safra kesesi hastalıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık... şeklinde sıralanabilir.

Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Dahiliye uzmanı veya endokrinolog, diyetisyen, fizyoterapist ve psikolog ile ekip halinde tedavi edilmesi durumunda daha sağlıklı sonuçlar alınmaktadır.

Çağımızın bu önemli sağlık sorununu çözmek için diyetisyen tarafından "kişiye özel" olarak hazırlanan, bir beslenme programı uygulanmalı ve mutlaka egzersiz yapılmalıdır. Kilo fazlası olanlar genelde aç kalarak, öğün atlayarak, hiçbir şey yemeyerek sonuç almaya çalışmaktadır. Böylesi bir davranış, vücudu açlıktan ölme paniğine sürükler ve "tasarruf" moduna geçen metabolizma yavaşlar, yağ yakmak yerine tüketilen her besini yağ şeklinde depolama yoluna gider. Hatta bu yağlar deriye tutunan liflerin yağ tabakasını dikey olarak kesmesinden ötürü küçük yağ kesecikleri oluşturur ve pütürlü bir görünüm sağlayarak bayanların kabusu olan selülite yol açarlar. Gerek şişmanlık gerekse selülit sorunundan kurtulmanın en etkili yolu, beslenme ve egzersizden geçmektedir.

Sık sık ve azar azar beslenmek, asla öğün atlamamak, şekerli ve yağlı besinlerden kaçınmak, kafein içeren (çay, kahve, kakao, gazlı içecekler ve çikolata gibi) besinlerden, aşırı tuz kullanımından, sigara ve alkolden uzak durmak, bol su içmek, lif içeren (kurubaklagiller, kepekli tahıllar, sebze ve meyveler) besinlerin tüketimine ağırlık vermek gerekmektedir. Yiyecekleri kızartmak ve kavurmak yerine; haşlama, ızgara yapma, buğulama veya fırında pişirme yöntemleri ile hazırlamak gerekmektedir.

Ayrıca sürekli topuklu ayakkabı, külotlu çorap, çok dar iç çamaşırları kullanmak ve sürekli oturmak ve/veya ayakta kalmak da selülit problemini artırabilmektedir.






Vücut Yağ Oranı Nedir?

Sadece ağırlığımızı bilip, boyumuz ile orantı kurmamız şişmanlığımız (vücut yağı) ve sağlığımız hakkında bize yeterli bilgi vermeyecektir, önemli olan yağ - kas oranımız arasındaki uyumdur. İç organlarımızdaki yağlar klasik basküllerle ölçülememektedir. Bu nedenle yağ ölçüm cihazları geliştirilmiştir. BIA (Bioelectrical Impedance Analysis) tekniği ile ölçüm yapmakta olan bu yağ ölçüm cihazlarının güvenilirliği bir çok Tıp Uzmanı ve Sağlık Kurumu tarafından onaylanmıştır.

Vücut Yağ Oranı Niçin Önemlidir?

Aktif ve sağlıklı kalabilmemiz için vücudumuzun belli oranlarda yağa ihtiyacı vardır. Yağlar; eklemlerimizin desteklenmesi, organlarımızın korunması, vücut ısımızın kontrolü, açlık halinde enerji rezervi gibi görevler üstlenmektedir. Bunun için de vücudumuzda gerekli olan yağ miktarına bilinçli olarak karar verebilmekteyiz.


Diyet yaparak kilo kaybederiz, fakat yine de sağlıklı olamayabiliriz; çünkü ilk haftalarda kaybedilen yağ değil vücuttaki "su" miktarındaki bir kayıptır, bunun için verdiğimiz kiloları hemen geri alırız. Vücut sağlığımızı ölçebilmek için ihtiyaç duyacağımız bilgileri yağ ölçüm cihazlarından öğrenerek vücut yağ oranımızı kontrol altında tutabilir, böylece kendimizi daha iyi hisseder, güzelleşir ve en önemlisi sağlıklı yaşayabiliriz.

Obezite, olması gerekenden fazla miktarda yağ dokusunun vücutta biriktiği durumdur. Vücudumuzun normal bir üyesi, insan fizyolojisi açısından vazgeçilmezi olan yağ dokusunun normalden fazla olması, bir hastalık halinin varlığına işaret edebilir. Obezite ve fazla kilolu olmak eş anlamlı değildirler. İdeal ağırlık sınırları dışına çıkılmadan da beden yağ dokusunda artıştan söz edilebilir. Tabi ki obezite yanında, ideal kilonun üzerinde olmak da bir kısım sorunları beraberinde getirecektir; oysa ki kilo vermenin sosyal, psikolojik ve vücut sağlığı açısından birçok yararı bulunmaktadır.


Yapılan araştırmalarda vücudumuzun yağlanmasından dolayı artan hastalıklar, durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir (şeker hastalığı, kalp - damar hastalıkları, yüksek tansiyon, sindirim sorunları, birtakım kanser türleri vb

Ancak kilolu olmak ile yağ oranının yüksek olması da aynı şeyler değildir. Yani kişi kilolu görünümde olup da, aslında kendine göre daha zayıf görünen kişiden daha az yağ oranına sahip olabilir.

Kilo Vermek Yağ Oranını Artırabilir

Diyete başlamadan önce vücut yağ oranı, kilo ve boyu aynı olan bireylerlerde eşit kilo kaybı görüldüğü halde sadece diyet uygulayarak zayıflayan kişinin, diyetin yanı sıra egzersiz programı da uygulayan kişiden daha yağlı olduğu görülebilmektedir. Bu nedenle yalnızca diyet uygulayarak vücut yağ oranının düşürülmesi başarılı olmak mümkün değildir. Diyetin mutlaka egzersizle desteklenmesi gerekmektedir.

Uzman Diyetisyen
M. Turgay KÖSE

26 Aralık 2008 Cuma

Göbeğinizi Yoğurtla Eritin


Göbeğini hızla eritmek isteyenler, bol bol yağsız yoğurt yesin! ABD'de yapılan bir araştırmada, düşük kalorili rejimlerine yoğurt seçeneğini ekleyen ve günde üç öğün yağsız yoğurt yiyen aşırı kiloluların, yoğurtsuz bir diyet uygulayanlara oranla yüzde 22 daha fazla kilo verdikleri ve yüzde 61 daha fazla yağ yaktıkları tespit edildi. Yoğurt yiyenlerin ayrıca, karın bölgelerinde yüzde 81 daha fazla yağ yaktıkları ortaya çıktı.

Tennessee Üniversitesi'ndeki araştırmaya katılanlardan Dr. Michael Zemel, yoğurt yiyenlerin hem ortalama yedi kilo olan zayıflama seviyesinden daha fazla inceldiklerini hem de kaslarını diğerlerinden iki kat fazla koruduklarını belirtti.

Dr. Zemel, kas kütlesini korumanın diyet yapanlarda önemli bir konu olduğunu belirterek, "Önemli olan yağ yakmak, kas değil. Kaslar kalori yakmaya yardımcı oluyor, ancak kilo verirken kas kütlesi de kaybediliyor. Buna en iyi çözüm, kalsiyum ve protein ağırlıklı bir diyet, yani yoğurt" diye konuştu. Araştırma Uluslararası Obezite Dergisi'nin nisan sayısında yayımlanacak.
Bu arada Japonya'da yapılan araştırmalar da, yoğurdun nefes kokusunu giderdiğini, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediğini ortaya koydu. Altı hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80'inde, nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyi azaldı.

Kilo verememenin 7 nedeni

Yediğiniz her şeye dikkat etmenize, hatta çikolata, cips ve çerez gibi sevdiğiniz pek çok yiyeceği hayatınızdan çıkarmanıza rağmen kilo veremiyor musunuz? Yalnız değilsiniz. ABD'de, Amerikan Diyet Birliği tarafından, Gallup Araştırma Şirketi'ne yaptırılan bir araştırmanın sonucu oldukça ilginç. Kadınların yüzde 99'u sağlıklı bir şekilde beslendiklerine inanıyorlar. Oysa verdikleri yanıtlar; kendileri için gereken sağlıklı beslenme standartlarını, sadece yüzde 1 oranında sağlayabildiklerini ortaya çıkarıyor. Buradaki en büyük sorun, bolca lifli gıda ve doymamış yağ yerine, ağırlıklı olarak, az ama doymuş yağ, şekerin ve rafine besinlerin tüketilmesi. Oysa besinlerin niceliği kadar niteliği de önemli. Siz kalori hesabı yapıp, yediğiniz her lokmayı sayarken çok farklı nedenler kilo vermenizi engelliyor olabilir. İşte kilo vermenizi engelleyen hatta kilo almanıza yol açan 7 neden ve bunlarla baş etmek için en etkili çözüm önerileri. 1- Kahvaltıyı atlamak A.B.D. Colorado Üniversitesi'nde, 3 bin gönüllü üzerinde, kahvaltı üzerine bir araştırma yapılmış. Bu kişilerden 1 yıl boyunca düzenli kahvaltı etmeleri istenmiş ve yıl sonunda ortalama 6 kilo verdikleri gözlenmiş. Özellikle, kepekli ekmek, müsli gibi lifli besinlerle kahvaltı eden kadınlar çok daha rahat kilo veriyor ve bu kiloyu korumakta da çok zorlanmıyor. Ayrıca kahvaltıyı atlamak dalgınlığa ve konsantrasyon eksikliğine de neden olabiliyor.

ÇÖZÜM: Tabii ki kahvaltı atlamamak. Sabahları sadece 10 dakika erken kalkarak, bir kase yağsız süt içinde müsli yiyebilir ve kendinize çok büyük bir iyilik yapabilirsiniz. Ancak kahvaltı etmek adına, yağlı poğaça ve açmaları sakın aklınıza getirmeyin. Lifli yiyecekler, taze meyve, meyveli yoğurt ve yağsız süt iyi bir kahvaltı için yapılacak en mükemmel tercihler. 2- Sadece tadına bakmak Arkadaşınızın doğum gününde dayanamadınız ve o kadar ısrar karşısında incecik bir dilim pasta yediniz. Ardından akşam yemeği için gittiğiniz restoranda, salata ısmarlamanıza rağmen, eşinizin patates kızartmalarından bir iki tane aldınız, bir de diğer arkadaşınızın spagettisinin tadına baktınız. Ama tabii bunları kesinlikle yemekten saymıyorsunuz. Ancak beslenme uzmanları, kilo almanın altında yatan en önemli nedenlerden birinin, diyet planı uygularken, "tadına bakmak", "küçücük bir lokma almak" gibi bahanelerle günlük kalori alımının üzerine çıkmayı gösteriyorlar. Hatta yapılan araştırmalar, bu şekilde tüketilen yiyeceklerin ortalama olarak günde 700 kaloriyi bulduğunu gösteriyor. ÇÖZÜM: Bu konuda yapabileceğiniz en mükkemel şey bir yiyecek günlüğü tutmak. Böylece, tadına baktığınız böreği, bir parçacıktan bir şey olmaz diye ağzınıza attığınız çikolatayı önünüzde yazılı görecek ve durumun ciddiyetini anlayabileceksiniz. Ayrıca yazacağınızı bildiğiniz için bir şeyler yerken çok daha dikkatli olacaksınız. 3- Şeker bağımlılığı Şeker ve çikolata kadınların en çok sevdiği yiyeceklerin başında geliyor. Ama burada suçlular çay ve kahvelerimize attığımız kesme şekerlerle, atıştırdığımız şekerleme ve çikolatalar değil. Uzmanlara göre tükettiğimiz şekerin üçte birini gizli bir şekilde alıyoruz. Meyveli yoğurtlar, meyve suları, bazı alkolsüz içecekler nedeniyle farkında olmadan daha fazla şeker tüketebiliyoruz. ÇÖZÜM: Öncelikle tüm tatlı ve pastaları kendinize haftada sadece bir gün sunabileceğimiz bir ödül olarak sınırlandırmalısınız. Onun dışında yediğiniz tüm besinlerin etiketlerini okuyun ve fruktoz, mısır şurubu ve sakkaroz gibi maddelerin de şeker sınıfına gireceğini unutmayın. Meyveli yoğurt, mısır gevreği ve müsli gibi yiyecekleri satın alırken de şeker içermeyen çeşitlerini seçin. 4- Yeterli miktarda gıda alamamak Çoğu kişinin, bol bol lif, vitamin ve mineral içeren "tam" yani işlenmemiş gıdalardan yeteri kadar tüketmediği bilinen bir gerçek. Ne yazık ki, işlenmiş, rafine edilmiş ve pek çok katkı maddesi katılarak hazırlanmış gıdaların hayatımızdaki yeri çok daha fazla. Araştırmalar beyaz unla yapılan her türlü hamur işinin beslenmemizde en büyük yeri tuttuğunu gösteriyor. ÇÖZÜM: Beyaz ekmek, pirinç ve makarna yerine, işlenmemiş kepekli ya da doygun ekmek, kepekli pirinç ve tam makarna tercih etmeye çalışın. Atıştırmak içinse cips, çikolata yerine, yağsız patlamış mısır ya da kuru meyveleri seçin. Evde yaptığınız kek ve hamur işlerinde de, eğer mümkünse, kepekli unu kullanmanız son derece akıllıca olur. 5- Çok fazla yağ tüketmek Günlük yağ ihtiyacımız yaklaşık 67 gram. Yağ tüketimini kısıtlamak denince, aklımıza sadece yemeğe konulan ya da kahvaltıda kullanılan yağlardan vazgeçmek geliyor. Oysa tereyağ ve margarini keserken, salata soslarında, peynirde ya da sütte var olan yağı göz ardı ediyor, tüketmeye devam ediyoruz. Üstelik fazla yağların en önemli özelliği, kalça, karın ve bacak gibi bölgelerde depolanmaya çok müsait olmaları. Ayrıca fazla yağ tüketenlerin, balık, yağsız süt, C vitamini, A vitamini ve folik asit açısından zengin ve kilo vermeye yardımcı yiyecekleri daha az tükettikleri de gözlenmiş. ÇÖZÜM: Genel olarak, "bir yiyecek ne kadar az işlenmişse o kadar az yağ içeriyordur" kuralını benimseyebilirsiniz. Ayrıca satın aldığınız besinlerin ambalajlarını okuyarak ne kadar yağ içerdiği hakkında bilgi edinmeniz ve seçimi buna göre yapmanız da olası. Bir besinin kaç kalori olduğu kadar, yağdan gelen kalorisinin ne kadar olduğuna da dikkat edilmeli. Yağ oranı, 100 kaloride 3 gramdan fazla olan besinleri tercih etmeyin. 6- Kalsiyum alımını önemsememek Hemen hemen herkes kalsiyumun sağlıklı kemiklere sahip olmak ve osteoporozu engellemek için gerektiğini biliyor. Ancak kalsiyumun kilo vermede de etkili olduğu pek fazla bilinmiyor. Son yıllarda yapılan araştırmalar, kalsiyum açısından zengin olan yiyeceklerle beslenenlerin vücut kitle endekslerinin daha düşük olduğunu gösteriyor. Bunun nedeni kalsiyumun kalsitrol eksikliğini önlemesi. Kalsitrol, vücudumuz tarafından salgılanan ve yağların depolanmasını önleyen bir hormon. ÇÖZÜM: Büyük bir bardak yağsız süt içerek hem kemiklerinizi koruyacak hem de sizin için gerekli olan kalsiyum miktarını alacaksınız. Üstelik sadece 320 kaloriyle! Süte karşı hassassanız ve süt içtikten sonra sindirim problemleri yaşıyorsanız laktozsuz sütlerden de faydalanabilirsiniz. Eğer süt içmek sizin için imkansızsa, yağsız peynir, yoğurt ve füme somon gibi kalsiyum açısından zengin olan yiyeceklerden bol bol tüketin. 7- Doğru sebzeleri seçememek Yağ içermeyen, bol lifli ve hastalıklarla savaşan bir çok maddeyle dolu sebze ve meyveler aslında tüketmek için en mükemmel besinler. Oysa ne yazık ki pek çoğumuz taze sebze ve meyve tüketimine gereken önemi vermiyoruz. Sadece sebze yemiş olmak için ağırlıklı olarak patates ve marulu tercih etmek de yapılabilecek büyük bir hata. Oysa patates, özellikle de kızarmış olduğu zaman, fazla besleyici değeri olmayan bir gıda. Aynı şey büyük ölçüde sudan oluşan amerikan marulu için de geçerli. ÇÖZÜM: Sebze seçiminde aklınıza ilk gelen koyu yeşil yapraklı (ıspanak ve pazı gibi) ve sarı (biber ve kabak gibi) sebzeler olmalı. Bu sebzeleri haşlanmış ya da buharda pişirilmiş şekilde yemeniz en doğrusu. Ayrıca, bol bol şeker ve boya içeren meyve sularının da meyve yemekle aynı şey olamayacağını aklınızdan çıkarmamanız gerek.

24 Aralık 2008 Çarşamba

Adolesan (Ergenlik) Dönemi

ImageKızlarda 10, erkeklerde 12 yaşında başlayan ve ortalama 5 yıl süren ergenlik, çocukluktan erişkinliğe geçiş dönemidir. Bu dönemde fizyolojik, psikolojik ve sosyal yönden birçok değişim bir arada yaşanabilir. Bu dönemde kızlarda 15 -20 cm, erkeklerde ise 20-25 cm boy artışı olur. Vücutta hızlı bir kilo artışı gözlenir. Daha önce salgılanmayan seks hormonlarının salgılanması artar.

Ergenlik döneminde alınan fazla kilolar vücuttaki yağ hücresinin sayısının artmasına sebep olacağından yetişkinlik dönemi için tehlikelidir. Özellikle kız çocuklarında bu dönemde vücut şekli çok önemli hale gelir, kendilerini diğer arkadaşları veya medyada örnek gösterilen kişilerle kıyaslayabilirler. Bunun sonucunda da bilinçsiz diyetler yapıp vücutlarında kalıcı hasarlara yol açabilirler. Günümüzde diyet yaşı gittikçe düşüyor ergenlik döneminde çocuğunuzun bu tür kilo verme isteklerini ciddiye alın ve yanlış bir program yapmasına engel olun ve bir uzmandan yardım almaya çalışın

Gençlerin ne kadar büyüyebilecekleri anne ve babalarından aldığı genler kadar beslenmeleri ile de ilgilidir. Yapılan çalışmalara göre kısa ve şişman olan anne ve babaların çocukları da kilolu ve kısa olmaya daha eğilimlidirler.

Bu dönemdeki hızlı büyüme sebebiyle, beslenme kalitesi, enerji ve besin öğelerinin yeterli ve dengeli tüketimi büyük önem taşır. Buna karşın ev dışında geçirilen zamanın artması ve düzensizleşen yaşam biçimine bağlı olarak pratik ve hazır yemeklerin sıkça tüketilmesi, besin gereksinimlerinin tam karşılanamamasına sebep olabilir.

  • Yetersiz ve dengesiz beslenme sonucunda
  • Boy uzaması yavaşlar veya durabilir.
  • Büyüme ve gelişme eksik kalır.
  • Dengesiz beslenme ve hareketsizlik sonucu şişmanlık görülür.
  • Özellikle kızlarda demir yetersizliği anemisi (kansızlık) görülebilir.
  • Kas oluşumu ve kemik gelişimi istenildiği şekilde tamamlanamayabilir.
  • İyot yetersizliğine bağlı guatr oluşabilir.

Aşırı şişmanlık (obezite) hangi yaşta görülürse görülsün, mutlaka tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Kalp hastalıkları, yüksek tansiyon (hipertansiyon), şeker hastalığı (diyabet), yüksek kolesterol, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri aşırı şişmanlık ile doğrudan ilişkili hastalıklar arasındadır. Aşırı şişmanlık; özellikle kız adölesanlar arasında daha yaygındır. Bu sorunun nedeni, yanlış ve kötü alışkanlıkların yanı sıra, bu dönemde kızlarda adipoz (yağ) dokusunun gelişiminin erkeklere oranla daha fazla olmasıdır.

Kötü beslenmeye bağlı olarak görülen bir diğer sorun da kansızlıktır (anemi). Adet görme (menstrüasyon) ve demir eksikliği, yine bu dönemdeki kızların kansızlığa daha yatkın olmalarına yol açar. Her gün 4-5 köfte kadar hayvansal protein mutlaka alınmalıdır. Bunun yanı sıra, haftada 3-4 tane yumurta tüketilmelidir.

Erişkin kemik kitlesinin yüzde 50’sinden fazlası, ergenlik döneminde (adölesan çağda) oluşur. Kemik kitlesinin maksimum düzeye ulaşabilmesi, günlük kalsiyum gereksiniminin karşılanması ile mümkündür. Kalsiyum alımının yeterliliği, sağlam bir kemik yapısı oluşumunu sağlayarak ileriki dönemde görülebilecek osteoporoz (kemik erimesi) riskini azaltır. Adölesanların gereksinimlerini karşılayabilmeleri için günlük 1300 mg kalsiyuma ihtiyaçları vardır.

Bazı besinlerin kalsiyum oranları

  • 2 bardak süt 476 mg
  • 2 dilim peynir 292 mg
  • 1 kase yoğurt 222 mg
  • 1 yemek kaşığı pekmez 40 mg
  • 1 kivi 100 mg
  • 50 gram maydanoz 100 mg

Bulimia Nervoza

ImageBulimia Nervoza’nın en belirgin özelliği tıkınırcasına yeme dönemleridir. Bazı durumlarda kişi bu fazla yeme dönemlerini telafi etmek için kendini kusmaya zorlar; laksatif, diyüretik veya enema kullanır; kendini aç bırakır veya aşırı egzersiz yapar. Bulimiası olan kişiler yeme ataklarını kontrol edemezler ve şişmanlamaktan aşırı derecede korkarlar. Bulimia depresyonla ve başka psikiyatrik hastalıklarla bağlantılıdır ve başka bir yeme bozukluğu olan anoreksiya nervozaya benzer belirtiler gösterir. Bulimiası olan kişilerin vücut ağırlıkları normal ve hatta normalin biraz üstünde olduğundan dolayı bu durumlarını uzun süre saklayabilirler.

Bulimianın belirtileri arasında genelde gizlice olmak üzere tıkınırcasına karbondhidrat açısından zengin yiyecekler yemek, suçluluk ve utanç duygularıyla yeme üzerinde kontrol kaybı, azalıp artan vücut ağırlığı, kabızlık, ishal, mide bulantısı, gaz, karın ağrısı, dehidrasyon, kusarken kanama, düzensiz adet kanamaları veya dönem dönem adet kanamalarında kesilme, diş minelerinde aşınma, ağız kokusu, boğazın tahriş olması veya iltihaplanması, kendini kusmaya zorlamaktan kaynaklanan el üstünde yaralar, özellikle yiyecek çalma eğilimi, depresyon, özellikle alkol olmak üzere madde kullanımı vardır. Bulimia Nervoza’nın iki tipi vardır. Çıkartma olan tip tıkınırcasına yeme dönemlerini telafi etmek için kusan veya laksatif, diüretik kullanımı olan kişilerdir. Çıkartma olmayan tip ise kilo alımını engellemek için aç kalmak veya aşırı egzersiz yapmak gibi yollara başvuran kişilerdir. Bu iki tip arasındaki çizgi genelde çok keskin değildir ve ikisi birbiriyle çakışabilir. Her iki tipte de belirtiler benzerdir. Diğer belirtiler arasında sürekli diyette olmak, ağrı hissedene veya rahatsız olana kadar yemek, tıkınırcasına yeme episodu sırasında normalden çok daha fazla yemek, saatlerce egzersiz yapmak, sürekli vücut şekli ve ağırlığı ile meşguliyet, aşırı olumsuz bir beden imajı, yemek sırasında ve sonrasında lavaboya gitmek ve yemek biriktirmek vardır.

Tıkınırcasına yeme episodları genelde yalnızken gerçekleşir. Örneğin kişi yalnızken evdeki bütün dolapları boşaltabilir veya tek başına sırayla çeşitli fast food restoranlara giderek buralardan aldıklarını arabada tek başına yiyebilir. Tıkınırcasına yeme episodu bitince çıkarma başlar. Bu kusmak için lavaboya gitmek veya saatlerce sürecek bir egzersiz için yürüyüş bandının üstüne çıkmak anlamına gelebilir.

Bulimiaya biyolojik, psikolojik ve sosyokültürel olmak üzere çeşitli faktörlerin neden olduğu düşünülmektedir. Bulimia ölüm, anemi, kalp sorunları, diş çürümesi, adet kesilmesi, gastrointestinal sorunlar, kan değerlerinde değişiklikler gibi fiziksel komplikasyonlara yol açabileceğinden dolayı yukarıda bahsedilen belirtilerden şüpheleniliyorsa bir uzmana başvurulmalı ve bulimiası olan kişi uzman aracılığıyla hastalığa sebep olan faktörler üzerine çalışmalıdır. Fiziksel komplikasyonların yanı sıra bulimiası olan kişiler depresyon, anksiyete bozuklukları, intihar, madde ve alkol kötüye kullanımı, aşırı stres ve kendini yaralama davranışları gibi başka psikolojik sorunlarla da karşı karşıya kalabilirler. Bulimiyanın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım önemlidir. Hem ilaç tedavisi için bir psikiyatriste danışılması, hem bir terapist ile psikoterapiye başlanması, hem olası fiziksel komplikasyonlar için bir doktor muayenesi ve yönlendirmesi hem de sağlıklı beslenme konusunda yönlendirmede bulunacak bir diyetisyene başvurulması gerekir.

23 Aralık 2008 Salı

Diyet Patlıcan Böreği

Diyet Yemek Tarifleri

Fırında közlenmiş patlıcanla hazırlayabileceğiniz, içerisinde lor peyniri ve diyet yoğurt bulunan hem lezzetli hem de düşük kalorili patlıcan böreği tarifi diyet listenize yenilik kazandırmak için burada! Kalori değerleri ve basit hazırlama yöntemi ile diyet patlıcan böreği tarifi bir tık ötede.
Malzemeler, (4 kişilik)
4 adet bostan patlıcan
1 su bardağı diyet yoğurt
4 yemek kaşığı lor peyniri
1 çay kaşığı tuz
1 çay kaşığı kırmızı biber

Hazırlanışı,

Patlıcanlar közlenir ve soyulur. Bir fırın tepsisine yayılır.
Ayrı bir kapta, diyet yoğurt, lor peyniri, tuz ve kırmızı biber karıştırılır.
Karışım közlenmiş patlıcanların üzerine dökülür.
Tepsiye az miktarda su ilave edilerek fırında, üstü pembeleşinceye kadar pişirilir.

Afiyet olsun, kilo vermek için gösterdiğiniz sabrı tebrik ederiz.

1 porsiyon Patlıcan Böreğinin enerji ve besin değerleri;
Kalori : 85 k.cal
Protein : 10 gram
Yağı : Yok!
Kolestrol : 3 miligram

Dilara Koçak’ın Beslenme Mönüsü

Dilara Kolçak
Ünlü diyetisyen ve beslenme uzmanı Dilara Koçak, özellikle meyve, yoğurt ve tahıl ürünlerini tüketiyor. Bol bol su içiyor ve yediklerinin kalorisini hesaplayıp, sonuca göre hareket ediyor. İşte, diyetisyen Dilara Koçak’ın sağlıklı beslenme mönüsü.

Sabah : Yoğurt, kayısı, badem veya tam buğday ekmeği, peynir, ceviz

Ara : 1 bardak light süt, 1 meyve ile ceviz

Öğle : Sebze yemeği, 1 dilim ekmek, bazen bulgur pilavı ya da salata ve ızgara

Ara : Yarım simit, peynir veya 1 tost ve ya meyveli yoğurt

Akşam : Peynir ve salata veya balık ve salata

Ara : Kuru üzüm, beyaz leblebi, kuru yaban mersini, meyve, bitki çayı

Dilara Koçak’ın boyu 1.63 kilosu 50. Gördüğünüz gibi boyuna uygun kiloya sahip. Eğer sizin beslenme tarzınıza uygun ise, Dilara Koçak’ın sağlıklı beslenme mönüsünü kendinize de uygulayabilirsiniz.

Önemli Bilgi : Dilara Koçak’ın mönüsü 1 günlük olup kilo vermek için değil sağlıklı beslenme için örnektir. Aslında sağlıklı beslendiğinizde yavaş yavaş ve sağlıklı kilo verebilirsiniz. Spor yapmayı da ihmal etmeyerek tabii ki.

21 Aralık 2008 Pazar

Hangi sebze, neye iyi geliyor?


Doğanın bir eczane olduğunu savunan uzmanlar, hastalıklarla doğal savaş programı hazırladı. Program, hangi hastalığa karşı neler yenmesi gerektiği konusunda rehberlik ediyor.

Cilde Urfa’nın acı pul biberi, mideye hardal, depresyona avokado, tansiyona muz iyi geliyor. Hamsi, omega-3 yağı zenginliğiyle kolesterol seviyesini düşürüyor, kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi, felç geçirme riskini düşürüyor.

Tahıl, sebze ve meyvelerde bulunan çeşitli maddeler ve vitaminlerin, depresyondan tansiyona birçok hastalığa iyi geldiği belirtilirken, bunların kaynağı doğa, bir eczane olarak nitelendirildi. Urfa’nın acı pul biberinin cilde yararlı ve teni güzelleştiren maddeler içerdiğini, ilaçta aspirin neyse, yiyecekler içinde elmanın da o olduğunu belirten Londra Üniversitesi uzmanları, bu düşünceyle doğal savaş programı hazırladı. Program, hangi hastalığa karşı neler yenmesi gerektiği konusunda rehberlik ediyor.



Türk Enfeksiyon web sitesi www.enfeksiyon.org’da yayınlanan habere göre, satsuma yani küçük portakal, içerdiği folik asit ve C vitamini sayesinde gribe iyi gelirken, kan pıhtılaşmasına karşı en etkin doğal yiyecek özelliği nedeniyle ileri yaşlarda felç ya da kalp krizi riskini de azaltıyor. Yemeklere giren E-coli bakterisinin vücutta yayılmasını engelleyen tarçın, mideyi düzene sokuyor, kusmayı engelliyor. Bir çay kaşığından fazla alınmaması gereken Hardal ise singrin maddesi sayesinde, sindirim sistemini düzenliyor ve mide ağrılarını gideriyor. Nanenin içerdiği mentolse, grip mikrobuna karşı savaştığı gibi, ileri yaşlarda ülsere yakalanma riskini azaltıyor. Nane çayı, baş ağrısı, grip, stres gibi hastalıkların yanı sıra mide yanmasına da bire bir geliyor.

DEPRESYONA AVOKADO
Uzmanlar, sindirimi çok rahat olan avokadoyu, özellikle bebeklerin ilk maması olarak tavsiye ediyorlar. Bu meyvenin içerdiği E vitamini, kalbe iyi gelirken, yüksek potasyumu depresyona sebep olan uyuşukluluğu engelliyor. Ama yağ oranı bir çikolata kadar yüksek olduğu için zayıflamak isteyenlere önerilmiyor. Uzmanlara göre, çikolatanın da doğal bir antidepresan görevi bulunuyor. Kolesterol oranı birçok balığın iki katı olan istiridye ise içindeki demir sayesinde, sperm sayısını ve seks gücünü artırıyor. Elmanın ve kepekli ekmeğin de dozu aşılmadığı sürece idrar söktürücü özelliğe sahip bulunduğunu beliren uzmanlara göre, aynı alanda olumlu etkileri bulunuyor. Sistit hastalığına karşı da kuşkonmaz tavsiye ediliyor.

ALERJİ
Kayısının içindeki betakarotene adlı madde, hücrelere saldıran molekülleri kontrol altına alarak, kanseri önlüyor. Kuru kayısıya rengi bozulmasın diye eklenen sülfürdioksit de, astım gibi alerjilere iyi geliyor. Basur tedavisinde fazlası kullanılmadıkça Hindistan cevizinin iyi bir tedavi yöntemi olduğu uzmanlarca belirtiliyor. Cynarine adlı madde sayesinde en sert yiyeceklerin dahi sindirimine yardımcı olan enginar, karaciğer hastalarının yanı sıra romatizma, arterit ve gut hastalığına yakalananlarla, hamilelere tavsiye ediliyor.

TANSİYON
Yüksek miktarda karbonhidrat içeren ve zengin bir potasyum kaynağı olan muz, kalbin düzenli olarak çalışmasını ve tansiyonun düzenli olmasını sağlıyor. Rezene ve tahıl da aynı amaca hizmet veriyor. İçindeki kalsiyum ve potasyum gibi mineraller ile B vitamininin vücuda direnç kazandırdığı arpayla ilgili ABD’de yapılan bir araştırma, 6 ay boyunca her gün bu çeşit üründen tüketilmesinin, kolesterol oranını yüzde 15 düşürdüğünü kanıtladı. Kilo kaybına karşı ise çikolatalı puding öneriliyor. İngiliz Sağlık Bakanlığı, kilo kaybı sorunu olanların günde 3 kez 1 hafta boyunca puding yemesini tavsiye ediyor. Günde 2 top vanilyalı dondurma tüketimi ise vücudun günlük protein ihtiyacının yüzde 20’sini karşılıyor.

MENOPOZ
Sebze hormonu “fitoöstrojen” içeren nohut ile içinde elajik asit bulunan üzümün, menopozun olumsuz etkilerine karşı koruyucu özellikleri bulunuyor. Sadece iki-üç adet kuru erik yemenin bile vücudun ihtiyacı olan antioksidanları karşıladığı, idrar yolları kaslarını rahatlattığı, bunun da kolon kanserine karşı koruduğu bildiriliyor. Ayrıca, yüksek orandaki bor minerali ile menopozdaki kadınlarda östrojen seviyesini dengede tutuyor. Banyoda sürüldüğü zaman romatizma ağrılarını büyük oranda azaltan kekik yağının yanı sıra zencefilin de aynı alanda olumlu etkileri bulunuyor.

DİYABET
Lif açısından zengin bir besin olan kuru fasulye, diyabet riskini büyük oranda azaltıyor. Mercimek de çözünebilir lif içermesi sayesinde diyabet ve kalp hastaları için kaçınılmaz bir besin olarak değerlendiriliyor.

Karadeniz’in ünlü hamsisi, Omega-3 yağı zenginliğiyle kolesterol seviyesini düşürüyor, kanın pıhtılaşmasını önleyerek damar tıkanıklığı, kalp krizi, dolayısıyla felç geçirme riskini düşürüyor. Uzmanlar, hamsinin haftada en az 1 kez yenmesini, kalp hastaları içinse bu miktarın haftada 3-4 porsiyona çıkarılmasını öneriyorlar. Omega-3 yağı içeren midye ise selenyum minerali sayesinde tiroit bezlerinin normal işleyişi için gerekiyor.

PROSTAT HASTALIĞINA KARŞI BEZELYE
Araştırmalara göre, haftada 10 porsiyon domatesli bezelye yemeği yiyen bir erkeğin, yemeyene oranla prostat kanserine yakalanma riski yüzde 35 daha az. B vitamini ve protein deposu olan bezelye, kalp için de önemli etkiye sahip. Salatalığın da kalbi güçlendirdiği, ancak kabuğunun soyulmaması gerektiği belirtiliyor. Günde iki bardak çay, 4 elma, 5 soğan, 7 portakal yerine geçiyor. Bu şekilde kalp dostu antioksidan madde alındığını belirten uzmanlar, özellikle çocukların haftada en az 6 bardak sütlü çay içmesini öneriyor.

Yapılan 40 araştırma, havuç tüketimi arttıkça kanser riskinin azaldığını ortaya koydu. Eski çağlarda kanserli hücrelerin tedavisinde kullanılan incir ise, modern tıp tarafından da kansere karşı koruyucu olarak öneriliyor. Her gün yenilen bir avuç fındık ise kansere ve kırışıklıklara karşı koruyucu özelliğe sahip. Zeaksantin adlı bitkisel bileşim içeren mısır tüketimi, yaşa bağlı gelişen görme bozukluklarını azaltıyor. Sağlıklı gözler için betakaroten içerikli ıspanak da gerekiyor. Ama pişirildikten sonra hemen tüketilmezse içindeki yararlı maddeler, toksik maddelere dönüşebiliyor.

Bu arada meyan kökünün, SARS’a (Akut Solunum Yetmezliği Sendromu) karşı beklenmedik olumlu etkisinin bulunabileceği bildirildi. Laboratuvar ortamındaki yeni bir araştırma, bitkinin köklerinin bir özünün, kasım ayından beri 800’den fazla insanın ölümüne yol açan SARS virüsünün hücre içinde üremesini engellediğini gösterdi.

Hangi sebze, neye iyi geliyor?


Sebze ve meyveler ne kadar çiğ ve taze yenirse faydaları da o kadar çok oluyor.

Demir yönünden zengin olan ıspanak, diğer yapraklı sebzelere nazaran daha çok protein içeriyor. Biberde bulunan bol beta karoten ve C, P, K vitaminleri mideyi kuvvetlendiriyor. A vitamini ve fosfor kaynağı patlıcan sinirlere iyi geliyor, kalp çarpıntısını gideriyor. Sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamini, mide ve bağırsakların iç yüzeyini koruyor, oralardaki yaraların iyileşmesini sağlıyor. Fosfat ve potasyum ihtiva eden karnabaharın içeriğinde aynı zamanda kadınları göğüs kanserine karşı koruyan ‘indol-3 karbonal’ bulunuyor. İçeriğinde bolca, güçlü bir kanser savaşçısı olan beta karoten bulunduğundan brokoli, yenilebilecek, suyu içilebilecek en iyi besinlerden biri...



ISPANAK
ABD’de, tüketimde ıspanak salatası başı çekiyor. Demir yönünden zengin, koyu yeşil yapraklı ve güzel tadı olan ıspanak, diğer yapraklı sebzelere nazaran daha çok protein içeriyor. Salatada yenilen çiğ ıspanak, harika bir lif kaynağı. Ispanak suyu, bol C vitamini ile soğuk algınlıklarına karşı dayanıklılık veriyor ve hemoroid rahatsızlığına iyi geliyor.

Ispanak, provitamin A, C vitaminleri, demir ve çeşitli enzimlerce çok zengin olup, bu maddeler, insanda bol kan yapıyor. Ispanak ayrıca, kemiklerin ve dişlerin sağlamlığını temin ediyor. Ispanak suyu, kalp adalelerini de kuvvetlendiriyor. Özel enzimi ile pekliği giderip bağırsak zehirlenmesini önlüyor. Kalp rahatsızlığı olanlara, haftada 1-2 fincan taze sıkılmış ıspanak suyu içmeleri öneriliyor.

Uzmanlar, ıspanağın, karaciğeri, lenf bezlerini, kan dolaşımını uyardığını belirterek, hamilelere, ‘kanlı-canlı bir bebeğe sahip olmaları için’ bol ıspanak yemelerini tavsiye ediyor.

FASULYE
Taze fasulyenin, vücudun çalışmasını, gelişmesini ve tamirini sağladığını vurgulayan uzmanlar, genç-ihtiyar herkese tavsiye ediyor. Uzmanlar, taze fasulyenin, pankreas bezesini, böbrekleri, karaciğeri ve kalbi kuvvetlendirdiğini, albümin ve şekerde de çok fayda verdiğini bildiriyor.

BEZELYE
Kansızlığı gideren ve pekliği geçiren taze bezelyenin, kan kanserine karşı koruyucu etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar, gıda değeri ve insana zarar vermeme bakımından fasulyeden daha üstün olduğunu savunuyor.

SİVRİ BİBER
Uzmanlar, biberlerde, bol beta karoten, C, P ve K vitaminleriyle bazı alkoloidler bulunduğunu kaydederek, bunların, mideyi kuvvetlendirdiğini, iştah açtığını ve mide tembelliğini giderdiğini söylüyor. Özellikle acı biberin, erkeklerde cinsel isteği arttırdığını belirten uzmanlar, P vitamini ile damarları yumuşatıp kanamayı önlediğini, K vitamini ile de kanın pıhtılaşma kabiliyetini arttırarak kanamaları durdurduğunu bildiriyor.

PATLICAN
Uzmanlar, patlıcanın, A vitamini, fosfor ve kendine has bazı esanslara sahip olduğunu, bunlarla sinirleri teskin ettiğini ve kalp çarpıntısını giderdiğini vurguluyor. Patlıcanın pankreas, karaciğer ve böbrekleri kuvvetlendirdiğini, bol idrar söktürdüğünü, vücuttaki fazla suyu dışarı boşalttığını ve kilo verdirdiğini kaydeden uzmanlar, şeker hastalarının, patlıcan salatasından çok fayda gördüğünü, kansızlığa iyi geldiğini, kanı arttırdığını ve kalbe sükunet verdiğini ifade ediyor. Uzmanlara göre, patlıcan, en sağlıklı olarak kül veya ocakta pişirilip kabukları soyulmalı ve ince kıyılmalı.

LAHANA
Bol miktarda B, C ve E vitamini ve potasyum içeren lahananın, şeker ve romatizma hastaları için de çok faydalı olduğunu belirten uzmanlar, bol arsenik, kükürt ve vitaminleri ile kanı temizleyip cildi güzelleştirdiğini, bol idrar söktürdüğünü, vücuttaki suyu ve zehirli maddeleri idrarla dışarı attığını bildiriyor. Uzmanlar, lahananın kansızlığı giderdiğini ve kansere karşı etkili olduğunu da kaydediyor.
Uzmanlar, sadece lahana çeşitlerinde bulunan U vitamininin, mide ve bağırsakların iç yüzeyini koruduğunu, oralardaki yaraların iyileşmesini sağladığını da vurgulayarak, bu sebzenin, yaşlanmayı önleyici ve kalp krizine karşı koruyan bir mineral kabul edilen selenyumun kaynağı olduğunu hatırlatıyor. Uzmanlar, selenyumun ayrıca, sağlıklı görünüşlü bir cilt verdiğini ve erkeğin cinsel gücünü arttırdığını da belirtiyor.

KARNABAHAR
Fosfat ve potasyum ihtiva eden ve içeriğinde, kadınları göğüs kanserine karşı koruyan ‘indol-3 karbonal’ bulunan karnabaharın, lahanadaki besin değerinin çoğuna sahip olduğunu bildiren uzmanlar, “Karnabahar çiçek olduğu için, bol bol fosfor ve vitaminleri, cinsiyet hormonu, bol E vitamini ve protein içerir. Bu maddeleri ile cinsel gücü arttırır, buna bağı olarak kalp rahatsızlıklarını da giderir. Sinirleri ve beyni iyi çalıştırır, onların yıpranmasını önler” diyorlar.

BROKOLİ
Uzmanlar, brokolide, havuçtakinden daha fazla beta karoten bulunduğunu söyleyerek, bu sebeple yenilebilecek, suyu içilebilecek en iyi besinlerden olduğunu kaydediyor. Beta karotenin, güçlü bir kanser savaşçısı olduğunu vurgulayan uzmanlar, yemek borusu, mide, bağırsak kanserleri tehlikesini azalttığını ifade ediyor.
Brokolinin ayrıca, B1 ve C vitamini ile dolu olduğunun altını çizen uzmanlar, yüksek miktarda kalsiyum, kükürt, potasyum ve selenyum maddeleri içerdiğini belirtiyor. Mineral ve demir eksikliğini gideren brokolinin vitamin deposu olduğunu bildiren uzmanlar, suyunun havuç veya elma suyu ile karıştırılarak içilmesinin de faydalı olduğunu kaydediyor.

PIRASA
Pırasanın bol vitaminleri, mineralleri ve çeşitli nitritleri ile çok şifa verici özelliği bulunduğunu vurgulayan uzmanlar, mide-bağırsak rahatsızlıkları, deri hastalıkları, damar sertliği için faydalı olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, pırasa yemeğinin, bağırsaklara yumuşaklık verip pekliği giderdiğini, hemoroidi olanlara da ferahlık sağladığını bildiriyor. Uzmanlar, pırasa çorbasının, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş üre asidi ve ürat tuzlarını dışarı attığını ifade ediyor.

ENGİNAR
Karaciğer ve kalbin en iyi dostu olan enginarın kanı temizlediğini ve yorgunluğu giderdiğini vurgulayan uzmanlar, diğer zehirli maddeleri ve yorgunluk maddelerini idrarla dışarı atarak vücuda dinçlik verip dinlendirdiğini söylüyor. Uzmanlar, enginarın, beyin yorgunluğunu çabucak geçirdiğini, kalp adalelerini kuvvetlendirdiğini, onu rahatsız eden üre ve kolesterolü düşürerek kalbin rahat çalışmasını sağladığını, şeker hastaları için de çok faydalı olduğunu, mide ve bağırsakları dezenfekte ederek ishalleri durdurduğunu kaydediyor.

KEREVİZ
Kerevizin yaprak ve saplarının, bol vitaminleri ve çeşitli madeni maddeleriyle çok faydalı olduğunu belirten uzmanlar, mideyi kuvvetlendirdiğini ve iştah açtığını bildiriyor. Uzmanlar, kerevizin, iç salgı bezlerini ve özellikle vücutta çok çeşitli vazifesi olan böbrek üstü bezlerini çalıştırdığını, sinir yorgunluğunu da önlediğini ifade ediyor. Kanı pisliklerinden temizlediğini ve sivilcelerin geçmesine, yüzün pembe bir hal almasına yaradığını vurgulayan uzmanlar, kerevizin diğer faydalarını şöyle sıralıyor: “Karaciğerin şişliğini giderip onu yorgunluk maddelerinden temizliyor. Sarılığı gideriyor, böbrekleri çalıştırıyor, fazla suyu dışarı atıyor. Böbreklerden kumu, taşı döküyor. Şişmanları zayıflatıyor ve cinsel faaliyeti çok arttırıyor.”

SEMİZOTU
Semizotunun, kanama hastalıklarında ve peklikte çok faydalı olduğunu kaydeden uzmanlar, kanı temizlediğini, bol idrar söktürdüğünü, kanı, üre ve benzeri pisliklerinden temizlediğini, sinir krizleri ve beyin yorgunluğunu geçirdiğini, böbrekteki kum ve taşı döktüğünü bildiriyor.
Semizotunun, şeker hastalarının susuzluğunu azalttığını, şişmanlara kilo verdirdiğini belirten uzmanlar, semizotu, yeşil salata olarak yenirse faydasının fazla olduğunu ifade ediyor.

PATATES
Avrupa ve ABD’de mutfağın baş köşesinde yer alan patatesin besleyici maddelerinin çoğunluğunun, kabuğunun hemen altında veya yakınında olduğunu belirten uzmanlar, bu sebeple patatesin, kül veya buharda pişirildikten sonra soyulması gerektiğini vurguluyor.
Patatesin mutlaka salata veya soğanla yenilmesi gerektiğini ifade eden uzmanlar, patates, yağda kızarmış olarak yenmezse kilo aldırmadığını, şişmanlar ve şeker hastaları için iyi bir gıda olduğunu bildiriyor. Şeker hastalarının, ekmek yerine bol patates yiyebileceğini söyleyen uzmanlar, ancak potasyumun zayi olmaması için, patateslerin külde veya çift tabanlı tencerede pişirilmesi gerektiğini kaydediyor.
Uzmanlara göre, patatesin yaklaşık yüzde 20’si karbonhidrat ve kalori değeri oldukça düşük. Bol B vitaminleri, C vitamini, protein, kalsiyum, demir ve fazla miktarda potasyum içeriyor. Orta boy bir patates, günlük C vitamini miktarının 1/3’ünü temin ediyor. Sindirimi kolaylaştırıyor. Bağırsakları, böbrekleri ve kanı temizliyor, kabızlığı önlüyor. Kansere karşı koruyor ve yorgunluğa karşı birebir.

DOMATES
Bol ve çeşitli vitaminleri, mineralleri ve faydalı organik asitleri ile tıbbi değeri çok yüksek bir sebze olan domatesin, vücuda kükürt, fosfor ve organik sodyum verdiğini vurgulayan uzmanlar, bir domatesteki C vitamininin, tavsiye edilen günlük miktarın yüzde 50’sinden fazla olduğunu bildiriyor.
Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.
Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor. Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
Domatesin C ve E vitaminleri içerdiğini, zengin bir potasyum kaynağı olduğunu ve çok az miktarda tuz bulunduğunu söyleyen uzmanlar, yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olduğunu ve vücudun su tutmasını engellediğini ifade ediyor. Domatesin hazmı kolaylaştırdığını, özellikle nişastalı yiyeceklerin (hamur işleri, kuru erzak) kolay sindirilmesini sağladığını vurgulayan uzmanlar, kabuk ve çekirdekleriyle bağırsakları harekete geçirdiğini ve pekliği giderdiğini belirtiyor.

SOĞAN
Soğanda bol miktarda A, B ve özellikle C vitamini, bol fosfor, iyot, silis, kükürt gibi vücuda çok faydalı maddeler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verdiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su ve üreyi dışarı attığını bildiriyor. Soğanın, vücuttaki fazla tuzu da dışarı attığını belirten uzmanlar, pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydediyor.
Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor.
Uzmanlar, ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu söylüyor. Uzmanlar ayrıca, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yere kaldırılması gerektiğini, çünkü soğan ve patatesin birbirini etkilediğini ve soğanın, patateslerden salınan nemle yumuşadığını hatırlatıyor.

SARIMSAK
Uzmanlara göre, bu keskin kokulu yumruda, her türlü harika özellik mevcut. Sarmısağın tansiyon düşürdüğü, kan pıhtılaşmasını azalttığı, kötü LDL kolesterolünü düş, dürdüğü, bazı mide kanserlerini önlediği, bağışıklık sistemini güçlendirdiğinin ispatlandığını söyleyen uzmanlar, sarımsaktaki “allicin” denilen bir maddenin, sadece kendi özgü kokusunu vermekte kalmadığını, ayrıca bakteri gelişimini önlediğini, vücuttaki mantarı ve maya oluşumunu tahrip ettiğini kaydediyor.
Uzmanlar, sarımsakta 2 kuvvetli antibiyotik, çok tesirli esanslar, bol iyot ve kükürt bulunduğunu ve insan sağlığında çok değerli vazife gördüğünü belirterek, “Damar sertliğini giderir, kanı durultur, kalbi kuvvetlendirir, bronşları dezenfekte eder, cilt hastalıklarını giderir ve kansere karşı korur” diyorlar.
Uzmanlar, sarımsaklı yoğurdun, zehirlenmelere karşı insanı koruduğunu ve sarımsağın en ince damarları dahi temizleyerek oralara kan gitmesini sağladığını bildiriyor. Uzmanlar, sarımsağın, bütün salgı bezlerini çalıştırmak ve vücudu zehirlerinden temizlemek suretiyle, genç ve dinç olmayı, uzun yaşamayı sağladığını kaydediyor.

HAVUÇ
Uzmanlar, havucun, süratle kan yapıcı, kuvvetlendirici, ishal kesici, peklik giderici, mide ve bağırsağın yakın dostu, safra akıtıcı, karaciğeri kuvvetlendirici ve yeri doldurulamayan bir sebze olduğunu söylüyor. Kansızlık halinde, sabah-öğle-akşam taze çıkarılmış 1 çay bardağı havuç suyu içilmesi, suyu çıkarılamazsa ince rendelenmesi ve iyice çiğnenerek yenilmesi öneriliyor.
Mide ve bağırsak kanamalarında da havuç suyunun çok faydalı olduğunu ifade eden uzmanlar, havucun, özel şekeri, A vitamini ve bol vitaminleri ile karaciğeri kuvvetlendirdiğini, ona rahatsızlığında kendi kendini tamir imkanı verdiğini, vücuttaki üre asidi, ürat tuzları, benzeri yorgunluk maddelerini, diğer zehirleri idrarla dışarı attığını vurguluyor.
Havucun, bol A vitamini ile cilde temizlik ve pembelik verdiğini ve gözlerin sıhhatli kalmasını sağladığını belirten uzmanlar, kalp rahatsızlığı ve damar sertliği olanlara havucun çok fayda verdiğini, her gün yenen bir havucun da akciğer kanseri tehlikesini yarıya indirdiğini bildiriyor.
Uzmanlar, havuçtaki beta-karotenin de gözleri, yaşlılığın getirdiği görme zayıflığından koruduğunu ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirdiğini vurgulayarak, havuçların çiğ veya pişmiş olarak yenilirken asla soyulmaması gerektiğini, sadece temiz yıkamanın kafi olduğunu kaydediyor.

SALATALIK
Salatalığın kanı temizlediğini, karaciğeri ve böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, idrarla birlikte vücuttaki üre asidi ve ürat tuzlarını eritip dışarı attığını bildiriyor. Salatalığın, içeriğindeki bol kükürdü ile kanı temizlediğini, ciltteki ter bezlerini çalıştırdığını belirten uzmanlar, bol vitamin ve madeni madde verdiğini, böylece cildin taze ve pürüzsüz olmasına yardım ettiğini vurguluyor.
Salatalığın kendisi veya suyunun, cildi bir tonik kadar temizlediğini söyleyen uzmanlar, et yemeklerinin verdiği susuzluğu kestiğini kaydediyor. Salatalığın, sıcak bir havada iç ısısının dış ısıdan 20 derece daha düşük olduğu ve bu sebeple serinletici olarak yendiği bildiriliyor.

TURP
Uzmanlar, çeşitli esansları, bol C vitamini, iyot ve kükürdüyle turpun, karaciğeri midçalıştırdığnı, böbreklerdeki kum ve taşı döktüğünü, bronşlara çok iyi tesir ettiğini, dalak şişliğini giderdiğini ve cildi güzelleştirdiğini ifade ediyor. Uzmanlar, turpun bağırsakları dezenfekte edip pekliği giderdiğini, akşam yenilen turp veya içilen bir bardak turp suyunun çok iyi uyku verdiğini söylüyor.

MAYDANOZ
Uzmanlara göre maydanoz, dünyadaki en besleyici yiyeceklerden birisi ve bir demir deposu durumunda. Genellikle taze yenen maydanozda, kalsiyum, potasyum, kükürt ve A vitamini bulunuyor. Bir tutam maydanoz, günlük C vitamini ihtiyacının çoğunu karşılıyor. Böbrekleri, karaciğeri ve idrar yollarını temizlemeye yardım ediyor. Kan şekerini normal seviyede tutuyor ve kansere karşı da koruyucu.

MARUL
Bol miktarda çeşitli mineralleri içeren marulun, sinirleri teskin edip iyi uyku verdiğini ve erkeklerde cinsel arzuyu frenlediğini belirten uzmanlar, yemekten önce salata şeklinde yenen marulun, şeker hastalarının kandaki şeker seviyesini düşürdüğünü bildiriyor. Marulun bol idrar söktürdüğünü ve kanı pisliklerden temizlediğini vurgulayan uzmanlar, karaciğer ve dalak şişliğini, sarılığı giderdiğini, kadınlarda adet dönemlerinin, zamanında ve ağrısız olmasını sağladığını bildiriyor. Uzmanlar, marul suyu, yüze sürülürse ergenlik sivilcelerini giderdiğini, oralara tazelik ve pembelik verdiğini kaydediyor.

ROKA
Çeşitli esansları, P ve K vitaminleri, çok faydalı mineralleri içeren rokanın, karaciğerin dostu, mideyi kuvvetlendirici, kansızlığı gideren, cinsel gücü çok arttıran bir yeşillik olduğu ifade ediliyor. Uzmanlar, yeşil salata şeklinde yenen rokanın, tadı ve asitleri ile mideyi çalıştırdığını, hazmı arttırdığını, iştahı açtığını, böbrekleri çalıştırdığını, idrar söktürdüğünü ve karında toplanan suyu boşalttığını bildiriyor.

TERE
Terenin, çiğ salatalara lezzet ve canlılık kattığını, ayrıca değerli bir sebze suyu olduğunu vurgulayan uzmanlar, çeşitli vitaminler ve özellikle C vitamini, bazı faydalı esanslar ve mineralleri ile çok tesirli ve faydalı olduğunu belirtiyor. Uzmanlar, terenin, karaciğer, böbrek ve bronşları çalıştırdığını, gribi geçirdiğini, kanda şekeri düşürdüğünü, kansızlığı giderdiğini, acı tadı ve diğer maddeleriyle mideyi çalıştırıp hazmı arttırdığını, iştahsızlık çekenlere çok fayda verdiğini, bol demiri ile kanı tazelediğini, kansere karşı koruduğunu, bağırsaklardaki çeşitli solucanları döktüğünü kaydediyor.
Uzmanlar, terenin sinirleri dinlendirdiğini ve cinsel isteği arttırdığını belirterek, çiğ olarak, az miktarlarda yenilmesini tavsiye ediyor. Uzmanlar, fazlasının zarar verdiği uyarısında bulunmayı da ihmal etmiyor.

ŞALGAM
Şalgamın taş ve kum döktüğünü, bronşları boşalttığını, bol idrar söktürdüğünü ve pekliği giderdiğini söyleyen uzmanlar, şalgamın yaprakları ince kıyılarak salata şeklinde yenirse yukarıdaki hastalıklara iyi geldiğini bildiriyor. Uzmanlar, şeker hastalarının da şalgam yiyebileceğini vurguluyor ve şalgam ne kadar çiğ yenirse o kadar faydalı olduğunu hatırlatıyor.

20 Aralık 2008 Cumartesi

BESİN PİRAMİDİ

Bu sayfamızda sizlere sağlıklı beslenebilmeniz için 6 ana grup yiyecek ile hazırlanmış bir besin piramidi veriyoruz.Yaş grubunuza, yaşam tarzınıza göre ihtiyacınız olan kalori grubunu seçerek hangi ana gruplardan ne kadar günlük tüketimde bulunmanız gerektiğine ilişkin size fikir verecektir.Ana gruplardaki yiyecekleri çeşitlendirmek sizin elinizdedir.

GÜNLÜK BESLENME PROGRAMI

(GÜNLÜK PORSİYON SAYILARI)


1,600 Kalori
Hareketsiz bayanlar ve yaşlılar

2,200 Kalori
Çocuklar,genç kızlar,aktif bayanlar ve hareketsiz erkekler

2,800 Kalori
Genç erkek çocukları,aktif erkekler ve çok aktif kadınlar





1.Grup 6 9 11




2.Grup 3 4 5




3.Grup 2 3 4




4.Grup 2-3 2-3 2-3




5.Grup 150 gr 180 gr 210 gr




6.Gruptaki yağlar şekerler ve tatlıları mümkün olduğu kadar kısıtlamakta fayda vardır.

1 Porsiyondaki yiyecek miktarları:

Aşağıdaki listede 1 porsiyona denk gelen yiyecek çeşitleri sunulmuştur. Mevsime ve evinizdeki mevcut malzemeye göre herhangi birini seçebilirsiniz:

1.Grup:Ekmek,tahıl,pirinç ve makarnalar: 2.Grup:Sebzeler:
1 Dilim Ekmek 6 Yemek Kaşığı Taze Fasulye
2 Adet Bisküvi 6 Yemek Kaşığı Ispanak
4 Adet Diyet Bisküvi 6 Yemek Kaşığı Bamya
2 Adet Etimek 6 Yemek Kaşığı Patlıcan
1 Adet Galeta 6 Yemek Kaşığı Lahana
2 Adet Grissini 6 Yemek Kaşığı Karnabahar
1/4 Adet Simit 2 Orta Boy Çiğ Dolmalık Biber
1 Kase pirinç Çorbası 6 Yemek Kaşığı Ebegümeci
1 Kase Şehriye Çorbası 6 Yemek Kaşığı Pazı
1 Kase Tarhana Çorbası 3 Yemek Kaşığı Bakla
1 Kase Mercimek Çorbası 3 Yemek Kaşığı Kereviz
2 Yemek Kaşığı Pirinç Pilavı 1 Orta Boy Enginar
2 Yemek Kaşığı Bulgur Pilavı 3 Yemek Kaşığı Pırasa
2 Yemek Kaşığı Makarna 3 Yemek Kaşığı Havuç
2 Yemek Kaşığı Erişte 3 Yemek Kaşığı Bezelye
1 Orta boy Patates 1 Kase Çiğ Sebze
2 Yemek Kaşığı Patates Püresi
1/4 Adet Yufka
2 Yemek Kaşığı Corn Flakes+Müsli
1.5 Yemek kaşığı Yulaf Ezmesi


3.Grup:Meyveler: 4.Grup:Süt, Peynir,yoğurt
1 Küçük Elma 1 fincan süt
1 Orta Boy Portakal 1 fincan yoğurt
2 Küçük Boy Mandalina 1 Kibrit Kutusu Beyaz Peynir
Yarım Orta Boy Greyfurt 1 Kibrit Kutusu Dil Peyniri
Yarım Adet Muz(Çikita) Yarım Kibrit Kutusu Kaşar Peyniri
1 Adet Muz(Yerli) Yarım Kibrit Kutusu Tulum Peyniri
3 Adet Kayısı Yarım Çay Bardağı Çökelek
12 Adet Kiraz Yarım Çay Bardağı Lor Peyniri
14 Adet Vişne 1 Adet Karper Peyniri
15 İri Tane Üzüm
1 Adet Taze İncir
12 Adet Çilek
6 Adet Yeni Dünya
5 Adet Erik
1 Küçük Boy Şeftali
Yarım Orta Boy Ayva
1 Orta Boy Armut
Yarım Küçük Boy Nar
1 İnce Dilim Karpuz
1 İnce Dilim Kavun
1 adet Kivi
3 Adet Hurma
3 Adet Kuru Kayısı
4 Adet Kuru Erik
1 Adet Kuru İncir
1 İnce Dilim Ananas
1 Yemek Kaşığı Kuru Üzüm
1 Çay Bardağı Greyfurt Suyu
1 Çay Bardağı Portakal Suyu
1 Çay Bardağı Elma Suyu
Yarım Çay Bardağı Üzüm Suyu
1 Çay Bardağı Nar Suyu
1 Çay Bardağı Vişne Suyu
1,5 Çay bardağı havuç Suyu


5.Grup:Et,tavuk,balık,kurufasulye,yumurta ve çerezler:
30 gr ete karşılık olarak:
1 Köfte
1 Pirzola
3-4 Parça Kuşbaşı
1 Küçük Boy Biftek
1 Yumurta Kadar Balık
1 Yumurta Kadar Tavuk
Yarım Kuzu Beyni
1 İnce Dilim Dil
1 Adet Böbrek
Yarım sosis
1 Kokteyl Sosis
1 İnce Dilim salam
1 İnce Dilim Jambon
3 İnce Dilim Sucuk
1 Yumurta
5 Orta Boy Karides
5 Adet Midye
5 Adet Kalamar
1 Orta Boy Istakoz
40 gr diyet ton
4 Yemek Kaşığı Kuru fasulye vs.

AKTİVİTE / KALORİ GRAFİĞİ

Sağlıklı bir yaşam için alınan kalori ile yakılan kalori arasında kurulacak denge büyük önem taşır.Hangi aktivitenin ne kadar kalori yaktırdığının bilmemiz bu dengeyi kurmada bize yardımcı olacaktır.

Aşağıdaki tablo ortalama 65 kg ağırlığındaki bir kişinin aktivitelere göre dakikada yakacağı kalori miktarlarını göstermektedir.


Atletizm Aktiviteleri
Aerobic:Düşük Tempoda 6 Aerobic:Yüksek Tempoda 8
Aerobic, Step: Düşük Tempoda 8 Aerobic, Step: Yüksek Tempoda 11
Aerobic: Suda 5 Ilımlı pedal çevirme 8
Kuvvetli pedal çevirme 12 Yüksek tempolu Jimnastik 9
Ilımlı jimnastik 5 Dairesel genel antrenman 9
Eliptik genel antrenman 10 Binicilik 6
Kürek(Antrenman aletinde)ılımlı 8 Kürek(Antrenman aletinde)kuvvetli 10
Kayak aleti 11 Adımlama makinesi 7
Hatha Yoga 5 Aerobic öğretmenliği 7
Antrenman ve Spor Aktiviteleri
Okçuluk(avlanma dışında) 4 Badminton 5
Basketbol oynamak 9 Basketbol(tekerlekli sandalye ile) 7
Bilardo 3 Bisiklet: BMX veya dağ bisikleti 10
Bisiklet: 19-22 km/saat 9 Bisiklet: 22-26 km/saat 11
Bisiklet: 26-30 km/saat 14 Bisiklet:: 30 km/saatin üstü 19
Bowling 3 Box maçı 10
Eskrim 7 Dans:Seri,bale,twist 7
Dans: disco 6 Dans: slow, wals 3
Fencing 7 Frisbee 3
Golf: El arabası kullanarak 6 Golf: Motorlu araba kullanarak 4
Jimnastik(genel) 5 Hentbol 14
Hockey: Çim&buz 9 At biniciliği 5
Buz pateni 8 judo, karate, kickbox 11
Yürüme yarışı 7 Rollerblade Paten 8
Dağcılık-iniş 8 Dağcılık-çıkış 13
Jumping 11 Koşu: 8 km/saat 9
Koşu: 8,5 km/saat 10 Koşu:9,5 km/saat 11
Koşu: 10,5 km/saat 13 Koşu:12 km/saat 14
Koşu: 14 km/saat 17 Koşu: 16 km/saat 19
Koşu: Maraton 9 Koşu: kross 10
Dalıcılık 8 Skateboard 6
Kayak:Kross 9 Kayak:İniş 7
Futbol 8 Yüzme:Genel 7
Yüzme kuvvetli 11 Yüzme sırtüstü 9
Swimming: Kurbağalama 11 Yüzme:Kelebek 13
Yüzme: crawl 13 Yüzme:Ayaklar yere dik kuvvetli 11
Tai Chi 5 Tenis 8
Voleybol:Yarışma amaçlı olmayan 3 voleybol yarışma amaçlı 5
Plaj Voleybolu 9 Yürüyüş: 5,5 km/saat 5
Yürüyüş: 6,5 km/saat 5 Yürüyüş: 7,5 km/saat 6
Su voleybolu 3 Su kayağı 7
Bahçe Aktiviteleri
Odun taşıyıp yığmak 6 Odun kırmak 7
Kazmak,bellemek 6 Bahçe ile uğraşmak 5
Yabani otları yolmak 5 Çim biçmek 6
Ağaç dikmek 5 Çimenleri tırmıklamak 5
Günlük Yaşam ve Ev aktiviteleri
Çocuk Bakımı:Banyo,besleme vs 4 Çocuk oyunlarına katılmak 6
Yemek yapmak 3 Alışveriş 4
Temizlik:Araba yıkama,cam silme vs 5 Mobilyaların yerini değiştirmek 7
Eşya taşımak 8 Paket açmak 4
Oturarak okumak 1 Ayakta durmak 1
Uyumak 1 Televizyon seyretmek 1
Tamirat
Oto tamiri 3 Doğramacılık 7
Ev boyama:Dış yüzey 6 Ev boyama:İç yüzey 5
İş İle İlgili Aktiviteler
Barmen 3 Marangoz 4
Spor antrenorü 5 Kömür madeni işçisi 7
Bilgisayar işi 2 İnşaat işçisi 6
Masabaşı işi 2 Yangın söndürme 14
Ormancı 9 Tiyatrocu 3
Hafif Büro işi 2 Duvarcı 8
Masör 5 Polis memuru(büroda ) 3
Sınıfta oturmak 2 Yemekte oturmak 2
Kamyon sürücüsü 2 Ahçı 3